29 Mart 2012 Perşembe

yurdumuzun doğal güzellikleri

DOĞAL GÜZELLİKLERİMİZ

ALTINBEŞİK DÜDENİ

Dünyanın en ilginç mağaralarından birisidir. Toros Dağlarının altındaki bu ilginç yeraltı Dünya'sını görmek için özel hazırlık ve gereçler gereklidir. Yer altında çok sayıda mağara ve göl vardır. Bu göllerin su seviyeleri farklı olup aralarında çağlayanlar oluştururlar.
Mağaralarda dev boyutlarda sarkıt ve dikitler mevcuttur. Bu mağara ve göllerin milyonlarca yıllık bir sürecin sonucu oluştuğu bilinmektedir. Konu ile ilgilenenler ve cesur tırmanıcılar için eşi bulunmaz bir doğa harikasıdır.


DAMLATAŞ MAĞARASI

Alanya'dadır. Sarkıt ve dikitler ihtiva eder. Mağara içindeki havanın nemlilik oranı % 90 civarındadır. Tedavi amacıyla da kullanılmaktadır.



KARAİN MAĞARASI

Yapılan kazılardan, bölgenin günümüzden 50 000 yıl kadar öncede yerleşim merkezi olarak kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Türkiye'nin içinde insan yaşamış en büyük mağarasıdır.

KAPADOKYA

Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.apadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.


FALEZLER,


Antalya'nın iki büyük plajı olan Lara ve Konyaaltı arasında kalan bölgedir. Bu ilginç jeolojik yapı aynı zamanda doğal arıtma sistemi işlevi ile körfezin temizliğine önemli bir katkı sağlamaktadır.Antalya'nın iki büyük plajı olan Lara ve Konyaaltı arasında kalan bölgedir. Bu ilginç jeolojik yapı aynı zamanda doğal arıtma sistemi işlevi ile körfezin temizliğine önemli bir katkı sağlamaktadır.


Antalya ile Fethiye arasında bulunan "Likya Bölgesi", tarihi ve turistik birçok değerlerinin yanısıra

Bakırdağları
yöreyi tümüyle kaplayan ve kendi aralarında 4 bölüme ayrılan "BEYDAĞLARI" ile ünlüdür. En yüksek noktasının 3070 metre ile"Kızlarsivrisi" nin olduğu Beydağları "Tahtalıdağlar", "Bakırdağları", "Merkezi Beydağları" ve "Güneybatı Bölümü Beydağları" gibi alt katagorilere ayrılmaktadırlar.
Kızlarsivrisi



Bölgedeki akarsuların ortak amacı Akdeniz'e ulaşmaktadır.En güzelleri Antalya'nın;



15 km. kuzeyindeki DÜDEN ŞELALESİ

18 Km. batısındaki KURŞUNLU ŞELALESİ

ve Manavgat'ın 3 Km. kuzeyindeki MANAVGAT ŞELALESİ'dir.


ALTINBEŞİK DÜDENİ, 

Dünyanın en ilginç mağaralarından birisidir. Toros Dağlarının altındaki bu ilginç yeraltı Dünya'sını görmek için özel hazırlık ve gereçler gereklidir. Yer altında çok sayıda mağara ve göl vardır. Bu göllerin su seviyeleri farklı olup aralarında çağlayanlar oluştururlar.
Mağaralarda dev boyutlarda sarkıt ve dikitler mevcuttur. Bu mağara ve göllerin milyonlarca yıllık bir sürecin sonucu oluştuğu bilinmektedir. Konu ile ilgilenenler ve cesur tırmanıcılar için eşi bulunmaz bir doğa harikasıdır.


DAMLATAŞ MAĞARASI,
Alanya'dadır. Sarkıt ve dikitler ihtiva eder. Mağara içindeki havanın nemlilik oranı % 90 civarındadır. Tedavi amacıyla da kullanılmaktadır.


KARAİN MAĞARASI,
Yapılan kazılardan, bölgenin günümüzden 50 000 yıl kadar öncede yerleşim merkezi olarak kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Türkiye'nin içinde insan yaşamış en büyük mağarasıdır.


SAKLIKENT

Sadece 45 km. uzaklaşılınca 3000 m. yüksekliğe ulaşan Saklı Yaylasında kurulu Saklıkent'e varılır. Kış sporlarına elverişli bir yerdir Saklıkent. Aynı gün içinde Antalya plajlarından denize girebilir ya da Saklıkent'te kayak yapabilirsiniz


İNSUYU MAĞARASI
Burdur İnsuyu Mağarası, Burdur-Antalya Karayolu üzerinde, Burdur’a 15 km. uzaklıkta bulunan ve ülkemizde turizme ilk açılan mağaradır. 597 m. Uzunluğundadır. Su yüzeyine paraleldir. İçinde akarsular ve göller bulunmaktadır.
Mağara ilk kez mağarabilimci Jeolog Dr. Temuçin AYGEN tarafından bulunmuş ve dönemin Valisi Vefik KİTAPÇIGİL’in çabalarıyla 1966 yılında turizme açılmıştır.
597 metrelik bölümü gezilebilen mağaranın içinde birbirleriyle bağlantılı irili ufaklı dokuz göl vardır. Bunlardan "Büyük Göl" adıyla anılanı 512 m2’lik alanıyla Türkiye’nin en büyük yer altı gölüdür.
Oluşumu 10 milyon yıl öncesine dayanan mağara, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlar ve tavandan aşağıya sarkan kalker birikintileriyle bir saray görünümündedir. Dilek Gölü’nde bulunan dikit, 6 metrelik boyuyla Türkiye’nin en büyük dikiti ve bir doğa harikasıdır

Nilüfer Çayı

Nilüfer İlçesi'ne adını veren ve Bursa'nın en önemli akarsuyu olan 103 km uzunluğundaki Nilüfer çayı, Uludağ’ın güney yamaçlarında 850 metre yükseklikteki 2 mağaradan çıkar. Başlangıç bölümünde adı Aras Suyu’dur. Bu su batı doğrultusunda akarken çeşitli kollarla birleşerek “Nilüfer” adını alır.

Doğancı köyü yakınlarında önüne kurulan bir barajla Bursa kent içme suyunun önemli bir bölümünü depolar. Ayrıca kentin içme suyu gereksinimini karşılamak üzere, daha yüksekte Karaıslah dolaylarında Nilüfer Barajı yapımı sürmektedir.
Antik çağ kaynaklarında adı “Odrys” çayı olarak geçen Nilüfer, Bursa Ovası’nı suladıktan sonra Uluabat Gölayağına dökülür. Bursa Ovası ve çevresinin derelerini ve Çayırköy Ovası’ndan Ayvalı Dere’yi alarak Uluabat Gölü’ne ulaşan Nilüfer, daha sonra Susurluk Çayı ile birleşerek Karacabey Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne dökülür.

Soğukpınar, Kaplıkaya, Değirmendere ve Madendere ile dağın kuzeyinden doğan Gökdere, Kaplıkaya, Kırkpınar ve Balıklı derelerinin tümü Nilüfer'e karışarak Marmara Denizi'ne dökülür. 1930'lu yıllarda, Bursa ovasına açılan Almankanalı, Cenupkanalı ve Anakanal gibi kanallar da Nilüfer'e bağlıdır. 1671 tarihli bir kadı sicilinden anlaşıldığı üzere, o dönemlerde Nilüfer Deresi ile çam ağaçları taşınmıştır. "Velhasıl Bursa sudan ibarettir" diyen Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde de bu suyun asla geçit vermediği yazar.
Uluabat Gölü (Apolyont Gölü)

Türkiye’nin 10. büyük gölü olan ve Nilüfer ilçe sınırlarında bulunan Uluabat Gölü, kentin en gözde doğal güzelliklerinden biridir.

Yüzölçümü 156 km2 olan gölün kuzey ve batı kıyıları sazlık ve bataklıktan oluşmaktadır. Doğu-batı doğrultusunda uzunluğu 25, en geniş kesiminde genişliği 14 kilometredir. Göl havzasının büyüklüğü yaklaşık olarak 10 bin 500 kilometrekare, göl alanı 13 bin 500 hektar, derinliği ise ortalama 2.4, en çok 4 metre dolayındadır.

En önemli beslenme kaynağı, göle saniyede ortalama 64 metreküp su getiren Mustafakemalpaşa Çayı’dır. Çayın, mevsimlere göre getirdiği su miktarında görülen değişiklikler, göl su düzeyinin alçalıp yükselmesinde neden olmaktadır. Ayrıca, gölün güneybatısındaki tarım alanlarının drenaj suları da göle verilmektedir. Gölün fazla suları gölün batısındaki Uluabat Deresiyle Susurluk Çayı'na ve bu çayla birlikte Marmara Denizi'ne boşalmaktadır.

Gölde irili ufaklı 9 ada vardır. Bunların en önemlisi Gölyazı köyünün üzerinde kurulu olduğu ada ile, Halilbey (Alyos) ve Nailbey (Manastır) adalarıdır. Gerek Alyos, gerekse Manastır adalarında Bizans döneminden kalma örenler bulunmaktadır.
Uluabat Türkiye'nin önemli balıkçılık alanlarından biridir. 21 balık türünün bulunduğu ve daha önceleri kerevitin bol olduğu gölde, şimdilerde daha çok sazan ve turna avlanmaktadır.

Uluabat Gölü sucul bitkiler yönünden de ülkemizin en zengin sulak alanlarından biridir. Gölün hemen hemen bütün kıyıları geniş sazlıklarla, sığ kesimleri ise su içi bitkileriyle kaplıdır. Göl, Türkiye'nin en geniş nilüfer yataklarına sahiptir.
Anadolu'ya kuzeybatıdan giren kuş göç yolu üzerinde yer alması ve önemli kuş alanlarından Kuş Gölü'ne çok yakın mesafede bulunması nedeniyle Uluabat Gölü, kuş varlığı yönünden sadece ülkemizin değil, Avrupa ve Ortadoğu'nun da en önemli sulak alanlarından biridir. Türkiye'deki 97 önemli kuş alanından biridir. Uluabat Gölü dünya çapında yok olma tehlikesi altında olan kuş türlerinden Küçük Karabatağın ve Tepeli Pelikan’ın önemli beslenme ve kışlama alanıdır.
Antik çağda çok daha büyük olan Uluabat Gölü ile Marmara Denizi arasında, deniz taşımacılığı yapıldığı bilinmektedir.
1980’li yıllardan sonra göl yakınlarında kurulmaya başlanan sanayi ve Orhaneli Çayı’nın taşıdığı kömür atıkları dolayısıyla gölün suyunda büyük ölçüde kirlenme ve göl alanında daralma başlamıştır.

Göl ve havzasındaki yaşamın tehlike altına girmesi üzerine, bölge 1998 yılında uluslararası “Ramsar Sözleşmesi” kapsamında koruma altına alınmıştır. 2000 yılında ise uluslararası 'yaşayan göller' kapsamına alınan Uluabat Gölü, çevresindeki biyolojik çeşitlilik nedeniyle de doğasever ve çevreci bakışların buraya yönelmesine yol açmıştır.
Ayvaini Mağarası

Uluabat Gölü yakınlarındaki pekçok şirin köyden biri olan, Bursa'ya 40 km uzaklıktaki Ayva Köyü, eşsiz bir özelliğe sahip.
Türkiye'nin en uzun 6. mağarası olan Ayvaini Mağarası, Bursa'nın "yeşil" sıfatına yakışır özellikteki bu köyde yer alır.
Hidrolojik olarak etkin durumda olan mağaranın Ayva ağzından yer altı suları çıkmaktadır. Mağaranın ikinci ağzı ise, Mustafakemalpaşa İlçesi’ne bağlı Kazanpınar ve Doğanalan köyleri arasındadır.
Mezozoik zamandan günümüze gelen ve 1970 yılında 3 kişilik bir İspanyol ekip tarafından keşfedilen mağaranın uzunluğu 5.5 kilometreyi buluyor.

İçinde derinlikleri yer yer 3-4 metreye ulaşan 60 adet gölcük bulunan mağaranın çıkışındaki gölcüğün uzunluğu ise yaklaşık 400 metre. Su seviyesinin mevsimlere göre değişiklik gösterdiği, olağanüstü sarkıtlarla kaplı, bakir ve el değmemiş yapısı ile gerçek bir doğa harikası olan Ayvaini Mağarası, özellikle üniversitelerin mağaracılık kulüplerinin ilgi odağıdır.

Güney Marmara Bölgesi’nin en uzun yer altı geçidi olduğu belirlenen ve sarkıt, dikit, duvar damlataşları, sulu damlataş havuzları ve küçük gölcükleriyle olağanüstü bir doğa harikası olan bu mağarayı gezmek için rehber alınması zorunludur.





www.yurdum.com

güzellikte doğal mucize

Güzellik için kullandığımız onca malzeme ile bazen kendimize zarar bile verebiliyoruz ama kendi hazırlayabileceğimiz doğal malzemelerle hem güzel bir görünüme kavuşabilir hem de sağlığımızı koruyabiliriz. Doğal kozmetikler sayesinde bitkilerin mucizevi gücünü teninizde hissedebilirsiniz. İşte az sayıda maddeyle yapabileceğiniz karışımlar.

Bademli yüz temizleyici:- Yarım çay fincanı badem yağı, yarım çay fincanı mısır unu, yarım çay fincanı halis zeytinyağlı sabun rendesi. Tüm malzemeyi birbirine karıştırın ve cildinizi temizlemek için kullanın.

Adaçaylı tonik: 

- Yarım çay fincanı kuru adaçayı, bir tatlı kaşığı gliserin, yarım çay fincanı alkolü hazırladıktan sonra adaçayını bir hafta alkolde bırakın. Sonra süzüp ve gliserinle karıştırarak yüzünüze tatbik edin.

Ballı el maskesi: 

- 10 gr. balmumu, 20 ml. bademyağı ve 100 gr. balı sıcak su dolu kapta eritin ve ellerinizi içinde 15.dk bekletin. 



Yüzü nemlendirmek için:- Yumurta sarısı + süt
- Hazırlanışı: Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü karıştırın. Bu karışımı yüzünüze yayın, üzerini ince bir bezle örterek on beş dakika bekleyin. Ardından kağıt mendille silerek temizleyin. Daha sonra sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın.
Kuru ve nemsiz bir cildiniz varsa bu maske sizin için birebir. İçinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak.

Siyah noktalar için:Malzemeler: Limon suyu + yoğurt
Hazırlanışı: Bir kase yoğurda bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı, gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın ve 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın.
Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler.Bu maske haftada bir kez uygulanabilir.

Sivilceler için:Malzemeler: Karnıbahar + Zeytinyağı
Hazırlanışı: Sekiz adet karnıbahar yaprağını iki kaşık zeytinyağı ile beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak şekilde yüzünüze yayın, on dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin.
Karnıbahar yapraklarının temizleyici fonksiyonu vardır. Haftada bir ya da iki kez uygulayabilirsiniz.

Yağlı ciltler için:Malzemeler: Bal + süt + limon suyu
Hazırlanışı: Bir fincan içinde bir kaşık balı, bir kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak miktarda sütü karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yayın ve hafifçe kuruyana kadar bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger yardımıyla silerek temizleyin.
Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif maddelerin daha iyi emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı sonucu oluşabilecek sivilceleri önler. İhtiyaca göre 10 - 15 günde bir tekrarlayabilirsiniz.
                          www.beykozweb.com

kansere göz açtırmayan doğal mucizeler

Doğal besinlerin çeşitli hastalık ve sağlık sorunlarına karşı etkisi yüzyıllardır bilinen bir gerçek. Son araştırmalar ise bazı yiyeceklerin kanserle aktif bir şekilde savaşarakkanser hücrelerini yok ettiğini gösteriyor

Amerikalı bilim adamları çeşitli yiyeceklerin kansere karşı etkisini mercek altına aldı.

Massachusetts merkezli Angiogenesis Vakfı'nın araştırmasında özellikle kırmızı şarap ve bitter çikolatanın kanser hücreleri ile aktif bir şekilde savaştığı ve hücrelerin çoğalmasını engellediği belirtiliyor.

Araştırmaya göre kırmızı üzüm, bitter çikolata, yaban mersini, sarımsak, soya ve çeşitli çaylar vücudu beslemekle kalmıyor, aynı zamanda kanser hücrelerinin mukavemetini kırabiliyor.

Üç öğün kemoterapi

Angiogenesis Vakfı Başkanı araştırmacı William Li besin maddelerini kanserle mücadeledeki etkilerine göre sınıflandırdıklarını belirterek, belirli kimyasal maddeleri içeren besinlerin, tümörlere kan akışını keserek yok olmasına yol açtığını kaydetti. 

“Yediklerimiz günde üç öğün kemoterapi anlamına geliyor” diyen Li, Harvard Tıp Fakültesi'nin yaptığı bir araştırmaya da atıfta bulundu. 

Bu araştırma, haftada birkaç kez pişmiş domates yiyen erkeklerde prostat kanserine yakalanma riskinin yüzde 30 ila 50 oranında azaldığını ortaya koyuyordu. 

William Li, “Etrafımızda sürekli bir tıbbî devrim yaşanıyor. Eğer bulgularımızda haklıysak bunun tüketici bilincinde, gıda üretimi, halk sağlığı ve hatta sigorta sisteminde etkileri olabilir” diye konuştu.

'En az ilaç kadar etkili'

Kanser hücrelerine kan akışının kesilmesi temeline dayalı olarak piyasada on kadar ilaçbulunuyor. Yapılan araştırmada piyasada ruhsatlı ilaçlarla, maydanoz, şaraplık üzüm, üzümsü taneli meyveler ve diğer besin maddelerinin etkisi karşılaştırıldı. 

Araştırmacılar besin maddelerinin kansere karşı en az ilaçlar kadar etkili olduğu bulgusuna ulaştı. 

Besin maddelerinin birlikte alınması durumunda etkinin daha da güçlendiği görüldü.William Li, herkesin pahalı kanser ilaçlarını alacak parası olmadığına dikkat çekerek, beslenmeye dayalı tedavinin pek çok insan için tek çözüm yolu olabileceğini vurguladı.



                              www.cnnturk.com

sağlık ve doğa

> Balda yok yok!
>A, B, E ve K vitaminleri içeren balda kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum,
>potasyum, iyot gibi mineraller de vardır. Kabızlığa, uykusuzluğa, sinir 
>gerginliğine, kalp çarpıntılarına karşı bire birdir. Gastrit ve mide
>ülserinde, sindirim sistemi bozukluklarında, damar sertliğine olumlu etkisi
>vardır.
>
> Rokayı sofranızdan eksik etmeyin! 
>P ve K mineralleri içeren roka, mide ve karaciğer dostu olarak biliniyor. 
>Kansızlığı gideren roka, hazmı kolaylaştırıyor, böbrekleri çalıştırıyor,
>idrar söktürüyor.
>
> Lahana ailesinin her üyesi kanser kalkanı 
>Lahanagiller ailesinin üyeleri, (brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, 
>beyaz ve karalahana) içerdikleri glukosinolat ve isothiosiyanat maddeleri
>ile kalp hastalıklarına ve kansere karşı koruyucudur. 

> Bitki çayı nasıl yapılır?
>Porselen demliğe önce çay yapacağınız bitkiyi koyun ve üzerine su ekleyin. 
>Ancak taze kaynatılmış ve klorsuz su kullanının. Kaynatılan suyu 1 -2
>dakika dinlendirin. Çayın demlenmesi için 2-5 dakika yeterlidir. Kök 
>bitkilerden çay yapacağınız zaman, aynı miktarda su ve bitkiyi birlikte 
>kaynatın.
>
> Selenyum'un fazlası zarar
>Maya, tam tahıllı ürünler, yumurta, patates ve deniz ürünleri tüketerek bol 
>miktarda selenyum alabilirsiniz. Vücudu kanserden koruyan selenyum, 
>damarlarda pıhtılaşma riskini düşürür. Ayrıca HDL kolesterolün LDL
>kolesterole oranını artırarak da kalp sağlığını korur. Yüksek oranda 
>alınırsa ishal, saç dökülmesi, tırnak kırılmasına yol açabilir. 
>
> Ayçekirdeği E vitamini deposu
>Ayçekirdeği iyi bir E vitamini kaynağıdır. Kolesterolü düşürür, damar
>sertliğini giderir. Yağ ve proteini en kaliteli türdendir. Beyin gücüyle 
>çalışanların ve çocukların günde 50 gram yemesi tavsiye edilir. Hormonların 
>dengeli çalışmasını sağlar. Kalp ve sinir hastalıklarını önler.
>
> Âdet ağrılarına E vitamini
>Kalp hastalıklarına karşı koruyucu özelliği bulunan E vitamini, kadınların 
>en büyük kâbusu olan regl (âdet) öncesi sancıları da önler. E vitamininin, 
>özellikle mensturasyon öncesi alımı öneriliyor.
>
> Bağışıklık sistemi için çinko şart
>Sürekli bir hava değişikliği yaşadığımız şu son günlerde güçlü bir 
>bağışıklık sistemi için çinko minerali çok önemli. Çinko; peynir, yumurta, 
>mısır, Brüksel lahanası ve brokolide bulunmaktadır.
>
> Yemeklere tarçın
>Bilim adamları, yemeklere eklenen az miktarda tarçının, kandaki şeker 
>düzeyini belirgin şekilde düşürdüğünü söylüyor. Diabetes Care dergisinde 
>yayımlanan habere göre, çaya atılan bir tarçın kabuğu bile, şeker
>hastalarının insülin değerlerini düzenlemeye yetiyor.




                                          www.saglık.com

doğa nedir?



Doğa Nedir???

Doğa; kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlıkların hepsini kapsar.İnsani faktörler etkin değildir. Madde ve enerji unsurlarından oluştuğu kabul edilir. İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç ; canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın tümü, tabiat. İnsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış doğal güzelliklerini koruyan, genellikle kent dışı kesim. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü. Aynı zamanda insanın yaşaması bakımından önemli bin mekandır.Aslında bir hayal olarak görülen doğada yaşama fikri gerçekleştirilebilir. Doğanın bize kucak açması için;onun içinde kendimizede bir yer bulmamız için ve onun bizi kabul etmesi için kendimizi ona affettirmemeiz gerekir. 
                                www.webkutu.com